Hukukun Yazısız Kaynağı Örf ve Adet Hukuku
Geçmişten günümüze kadar “Hukuk nedir?” sorusu üzerine çok sayıda fikir ortaya atılmıştır. Ancak ortak bir tanım yapılamamıştır. Bunun nedenini incelediğimizde “hukuk” teriminin soyut bir kavram olduğu, kişilerin bilgi ve tecrübelerine göre subjektif şekilde değerlendirildiği görülür. Aynı zamanda hukuk, içinde bulunduğu zaman diliminde sosyoloji, psikoloji, iktisat, hukuk tarihi ve felsefesi gibi bilim dalları ile ilgili olduğu için aralarında karşılıklı etkileşim söz konusudur. Doğal olarak da bu bilim alanları birbirlerini etkilemektedirler.
Bu zamana kadar “hukuk” kavramı üzerine yapılan tanımlamalara bakıldığında bu durumu net olarak görmek mümkündür. Örneğin; 18. Yüzyılda yaşamış olan Alman Filozof Immanuel Kant; “Hukukçuların halen hukukun tanımını bulamadıklarını, hukukun asıl amacının ise irade hürriyetinin korunması” olduğunu açıklamıştır. Kavramın kelime kökenine bakıldığında “hukuk” sözcüğünün Arapça’dan dilimize geçtiği ve “hak” anlamına geldiği görülmüştür. Türk Dil Kurumu da hukuk kelimesini “Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücü ile desteklenmiş kurallar bütünüdür.” sözleriyle açıklamıştır. Ana hatlarıyla kabul görmüş tanımına bakıldığında ise “hukuk, toplum içinde kişilerin birbirleri ve devlet ile olan ilişkilerini düzenleyen ve uyulması maddi yaptırıma bağlanmış kurallardır.”
Örf ve Adet Hukuku Nedir?
Örf ve adet hukuku, hukukun yazısız kaynağını oluşturan, ikinci derecede bir hukuk kaynağı olarak kanun boşluğunu dolduran, halkın vicdanından doğmuş kurallar bütünüdür.
Örf ve adet hukuku alanında da teorik tartışmalar söz konusudur. Kabul görmüş açıklamalar açısından bakıldığında bir toplumda sürekli olarak tekrar edilen davranışlar, belli bir süre sonunda kişilerce benimsenerek bir örf ve adet hukuku kuralı meydana getirir. Dolayısıyla bir örf ve adet kuralının oluşabilmesi için bu davranışın uzun süre boyunca tekrarlanması gereklidir.
Kişilerin herhangi bir olay ile karşılaştıklarında sergiledikleri davranış şekilleri, toplumda yaşayan diğer insanlar tarafından da tekrarlandığında bu davranış tarzının mecburi olduğu kanaati yerleşmiş demektir. Zamanla da bu davranış biçimi bir örf ve adet hukuku kuralı haline gelir.
Türk Anayasa’sında yazılı kaynaklar birincil öneme sahip olmakla birlikte örf ve adet hukuku, yazısız kaynaklar bölümünde yer alır. İngiliz Anayasasında ise bu durum farklıdır. İngiltere’de örf ve adet hukuku, yazılı hukuka göre daha yaygındır. İngiliz Anayasası, örf ve adet şeklinde olan yazısız bir anayasadır. Örf ve adet hukuku, İngiliz anayasasının büyük çoğunluğunu oluşturmakla birlikte birincil öneme sahip bulunmaktadır.
Örf ve Adet Hukukunun Unsurları
-Sürekli Uygulama: Toplum içindeki bireylerin, bir olay karşısında takındıkları davranışın süreklilik göstermesidir. Bu davranışın ne kadar süre devam etmesi gerektiğine dair kesin bir süre sınırlaması yapmak doğru değildir. Çünkü bu durum sürekli değişen toplum ve çevre dinamiklerine bağlı olarak farklılıklar gösterebilir.
-Doğan geleneğe uymanın mecburi olduğu düşüncesinin yerleşmesi: Bu kurala manevi (psikolojik) unsur da denilmektedir. Bir geleneğin örf ve adet hukuk kuralı olabilmesi için kişilerin zihnine “o davranış tarzına uymanın mecburi bir durum olduğu” düşüncesinin yerleşmesi gerekir.
Bazı hukukçular bu iki şartın yanında devletin yaptırım gücü ile kuvvetlendirilmiş olma kuralını da öne sürmüşlerdir. Buna hukuki unsur da denilmektedir.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.